20 Aralık 2011 Salı

Eşeğe Yazık Olur

Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
- Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?
Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
- Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.

Zıkkımın Kökünü Yer

Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca ya: "şeytan nerede yaşar" diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca ya: "hocam peki şeytan ne yer" diye sorar. Hoca da: "eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer" demiş.

Kırk Akçelik Balta

Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı :
- Kahrolası kedi ciğeri yedi.
- Hınzır hayvan ciğeri yemiş.
- Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş.
Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı:
- Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş:
- Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.

Erkekler

Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş hepte erkeklerin humarcı olduklarını, içkici olduklarını, yoldan çıkmış olduklarını falan anlatıyormuş. Oturanlardan birisi de:
- "Ya hoca bunların hepsini biz yapıyoruzda kadınların hiç bir suçu yok mu?"
demiş. Hoca kızgın:
- "Duruuun sayfayı çevireyim onlarında a...na koyacam"
demiş.

Tesbih

Bir gun Hoca, yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebi den mi kalmis, Kaalubela dan mi? Her ne ise.. Her tarafi delik desik olmus; adeta cokmeye bir basi kalmis. Hoca nin yuregine bir korkudur dusmus ama, ne desin? Nihayet bir soz arasinda:
"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be, besik mi mubarek!" diyecek olmus ama, hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak;
"Agzini hayra ac Hoca, bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hak ka tesbih cekiyor!" demis.
Hoca nin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek;
"Peki ama, demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa, bizim halimiz nice olacak!"

Ne yer ne içer?

Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa nin göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadın Hoca ya yanaşmış :
-Hazreti İsa, orada ne yer, ne içer ?, demiş.
Hoca nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah ın peygamberini sorarsın!

Yas Tutuyorlar

Hocanın tavuğu ölmüş. civcivlerin de başı boş kalmış. hoca kaybolmalarından korkmuş. boyunlarına siyah bezler bağlamış. sonra da içlerinden ip geçirip birbirlerine bağlamış. meraklı bir komşusu sormuş: -hoca o civcivlerin boynundaki de nedir? komşusunun merakına içerleyen hoca, cevabı yapıştırmış:- anneleri öldü de yas tutuyorlar.

Nasreddin Hoca ve Balık

Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana gireer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine Hoca :
- Ben balığın sadece başını yiyeceğim der.
Hancı bunun nedenini sorar. Hoca da :
- Balık başı zekayı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur, der.
Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca ya :
- Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum,der.
Hocada itiraz etmez. Balığın koca gövdesini Hoca yer ve bir güzel karnını doyurur. Diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve Hoca ya seslenir :
- Sen koca gövdeyi yedin, karnını doyurdun ; ben sadece kafayı yedim, aç kaldım, der.Hoca da bunun üzerine şunu der :
- Bak nasıl akıllandın!

Cenazenin neresinden

Yine bir gün komşudan
Biri vefat etmisti.
Herkes işi Bırakıp
Cenazeye gitmişti.

O sırada bir adam,
Yaklaşmış Nasreddin e
Demiş: "Sorum olacak",
Ey Hoca m sana yine!

Acımız fazla büyük,
Elbette sabretmeli!
Cenaze gotürürken,
Neresinde gitmeli?"

Hoca demiş: "Elbette,
Sonu budur her kulun!
Tabutta bulunma da
Nerde isterse bulun!"

Kedi Nerede?

Hoca nın canı et yemeği istemiş bir gün. Kasaptan iki kilo et alıp evine götürmüş.
- Akşama güzelce pişir bunları, demiş hanımına. Ne var ki o gün eve hanımı misafirleri gelmiş. Kadıncağız eti pişirip onlara ikram etmiş. Akşamda bir tarhana çorbası çıkarmış. Hoca nın önüne.
- Et nerde demiş Hoca. Kadın doğruyu söyleyeceğine bir yalan kıvırmış.
- Eti kedi yedi, demiş.
- Getir şu kediyi bakalım demiş Hoca. Sonra teraziyi çıkartıp kediyi tartmış. Bakmışlar ki tam iki kilo geliyor. Hoca hanımına sormuş:
- Peki hanım demiş, kedi bu ise bizim et nerede? Et buysa kedi nereye gitti?

Ben Olsaydım

Akşam geç saatte eve gelen Hoca pencerede bir karaltı görür. Hanımına sus işareti yaparak tüfeğini doğrulttuğu gibi ateşler. Eve girerler, bir de bakarlar ki ateş ettikleri Hocanın cüppesi... "Hanım ucuz kurtulduk. Ya içinde ben olsaydım!" der.

10 Sene Öncesi

Hoca ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!"
On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca:
"E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan:
"Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar.

Abdestsiz

Nasreddin Hoca bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan biri de onu izliyormuş.
Namazı bittikten sonra namazımın kabul olması için Allah a dua etmeye başlamış.
-Allahım sen namazımı kabul et.
Ağaçtaki adam:
-Etmem diye cevap vermiş.
Hoca şaşırmış.Tekrarlamış.
-Alahım sen kıldığım namazı kabul et.
-Etmem.
Hocanın şaşkınlığı iyice artmış. Yine:
-Allahım sen namazımı kabul et
demiş.
Ağaçtaki adam tekrar:
Etmem deyince hoca sinirlenmiş.
-Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım.

Benim Yerime Seni Götürür

Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.
-Hanım en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
-Ayol hoca delirdin mi sen. Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
-İyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür.

İnşallah Benim Hatun!

Bir gece hoca karısı ile konuşurken...
Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş :
�Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.�
Karısı çıkışmış :
�Efendi inşallah de!�
Hoca hiddetlenmiş :
�Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!�
Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca �ya :
�Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?�
Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş :
�Bilmem!�
Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca �yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış :
�Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!�
Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş :
�Kim o ?�
Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş :
�İnşallah benim hatun, aç kapıyı!�

Dünya Kaç Metre?

Arkadaşlarından biri Hocaya sorar:
-Hoca, Dünya kaç metre?
Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek:
-Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!..

Bu kadar tavuğa bir horoz lazım

Sivrihisardaki çocuklar nasreddinden bıkmışlardı aralarında karar verdiler. Nasreddine bir oyun oynuyacaklardı. Nasreddini hamama çağırdılar ve hamamda hep beraber anlaştılar . Herkez soyundu yıkanıyo biri çıktı :
Arkadaşlar hadi yumurtlayalım , yumurtlamayan hamam parasını ödesin. Olurmu olur herkez yanın da getirdikleri yumurtaları bıraktılar . Nasreddin ne yapsın başladı horoz gibi ötmeye arkadaşları :
- Nasreddin ne yapıyon dediler ve nasreddin hoca lafı yapıştırır :
- eeeee bu kadar tavuğa bir horoz lazım yoksa nasıl yumurtlardınız .

Kuşa Benzedin

Hoca yolda bir leylek bulmuş. Almış onu evine götürmüş. Daha önce hiç leylek görmemiş. Leyleğin uzun gagası ve bacakları çok tuhafına gitmiş. Tutup bir
güzel kesivermiş onları. Sonra da yüksekçe bir yere koymuş. Karşısına geçmiş. Yaptığı işten memnun, seslenmiş:
- Bak şimdi kuşa benzedin.

Erkek adam

Nasrettin hocaya bir gün yaşını sormuşlar hoca �45� demiş. Aradan 5 sene kadar geçmiş. Hocaya yine yaşını sormuşlar hoca yine �45� demiş, �ya hoca olur mu? 5 sene önce 45 tin� demişler. Hoca bozuntuya vermeden �erkek adam sözünden dönmez� der

Allah ın Rahmeti

Nasrettin hoca birgün camdan yağan yağmuru seyrediyormuş. Yağmurdan kaçan bir adama gözü takılmış. Camı açmış adama bağırarak ;
- Neden Allah ın rahmetinden kaçıyorsun demiş. Adam hocaya cevap vermeden kaçışına devam etmiş.Ertesi gün adam camdan yağmuru seyrederken Hoca dışarda yağmurdan kaçıyormuş. Bunu gören adam Hocaya ;
- Hocam Allah ın rahmetinden kaçılır mı? Neden kaçıyorsun?
Hoca cevap vermiş ;
- Allah ın rahmetine basmamak için kaçıyorum.

Namahrem

Nasrettin hocaya birgün karısı sormuş
-Akrabalardan kimlere görünürsem mahrem olur, kimlere görünürsem namahrem olur diye,
Nasrettin hoca cevap vermiş;
-Bana görünmede kime görünürsen görün..

O Bizden Daha Kirli

Hoca bir gün göl kenarında karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider.
Tam işe başlayacakları sırada bir karga gelir ve sabunu kaptığı gibi havalanır.
Karısı, �Yetiş efendi sabunu kuş kaptı� dediyse de Hoca kılını bile kıpırdatmaz. �Telaşlanma karıcığım,� der �Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın temizlensin.�

Kusur Çömlekte

Hocanın bir gün subaşıya işi düşer. Adam haraç ve rüşvet yiyen birisidir. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurur ve üstüne bal sıvar. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş:
- "Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..."
Hoca yutar mı:
- "Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi."

Penguen

Samsunlu hemşerim,arabasıyla Trabzona giderken,Ordu-Giresun arasındaki kumsalda,iki Karadeniz uşağının Şarloya benzeyen garip bir yaratığı kanatlarından tutup gezdirdiklerini görmüş. Merakla koşup yanlarına varmış.
-Ha uşaklar,n aparsınız?
-Deryadan çıkan bu garibanı oyalıyoruz.
-Buna penguen kuşu derler,kutuplarda yaşar,onun dilini bizler pek bilmeyiz. İyisi mi siz onu Hayvanat Bahçesine götürün,der uzaklaşır.
Ertesi gün Samsuna dönen hemşerim, kumsalın önünden geçerken ne görsün? Bizim uşaklar kuşu yine kanatlarından tutmuş, kumsalda dolaştırıyorlar. Arabasını park edip yanlarına varmış,çıkışır olmuş.
-Yahu arkadaşlar,ben kuşu Hayvanat Bahçesine ürün demedim mi?
-Dedin. Bizde **ürdük abi. Bu akşamda da açık hava sinemasına **üreceğiz. Hayatından memnun. Hiç sesini çıkarmıyor. maşallah!.

Kavuk

Bir varmış bir yokmuş bir gün Nasreddin hocaya bir mektup gelmiş. Mektup arapçaymış. Mektupu ez çevirmiş düz çevirmiş okuyamamış. Yoldan geçen birine sormuş:
- "Yav"
demiş:
- "Şu mektubu okusana"
demiş. Adamda okuyamaış. 3 kişiye daha sormuş onlarda okuyamamış. Daha sonra birine sormuş:
- "Ne yazıyo burda?
demiş. Adamda bilememiş. Hocaya demişki:
- "Yaşından başından utan çok bilirim diye kavukla gezersin sonrada bi mektup bile okuyamassın yuh sana"
demiş. Hocada sinirlenmiş:
- "Çok biliyosan al bu kavuğu tak kafana hoca ol sen oku bakalım" demiş.

Tam İki Arşın

Hoca bir gün Timur un huzurundaymış. Aralarında tam iki arşın uzaklık varmış. Timur sormuş birden :
- Söyle bakalım Hoca, eşekle senin aranda ne fark var?
Hoca lafı yapıştırmış :
- Tam iki arşın efendimiz..

Kedi

Adam iş için kasabaya giderken bakmış derenin kenarında Laz komşusu bir kedi yıkıyor. Adam Laza :
- Bak o kediyi yıkıyorsun ama sonra hayvanı öldürürsün.
- Birşey olmaz merak etme.
Adam bunun üzerine kasabaya devam etmiş. Birkaç saat sonra dönüş yolunda bakmış ki Laz komşusu toprağa birşeyler gömüyor. Adam dayanamamış ve :
- Demiştim ben. Yıkaya yıkaya öldürdün hayvancağızı değil mi ?
- Hayır hayır yıkarken değil, sıkarken öldü.

Kimin İçi Yanıyor

Bir bayram günü nasreddin hoca komşusuna ziyarete gidince komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor. bir tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her gelen misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş. komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor. peteğin yarısına gelmiş daha duracağa da benzemiyor. dayanamayıp:
- aman hoca fazla yeme yoksa için yanar. deyince hoca cevabı yapıştırır:
- kimin içinin yandığını allah bilir.

timur un hediyesi

Aksak Timur, Hocanın köyüne uğrar.
Köylü,padişahı layıkıyla ağırlar.
Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık;Köyünüze bir
Fil hediyem olsun der,ve gider.
Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder.Köylü naapsın
Çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.
Hoca ya ,hocam perişan olduk bizi kurtar,biz bu file bişey yapsak padişah
Kellemizi alır derler.
Hoca benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der.
Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.
Timur; hoca niye geldin,fil�im nasıl diye sorar.
Hoca ;padişahım bu fil�iniz derken bi bakar ,korkudan arkasında kimse kalmamış kaçmış
Eeee der.padişah.
Hoca : Padişahım hediyeniz olan fil den çok memnun kaldık.Yalnız kalıyor bi tane daha istiyoruz ...

Sana Ne?

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.

İpe Un Serdim

Nasreddin Hoca nın bir komşusu varmış.Devamlı hocadan birşeyler ister ama geri vermezmiş.Hoca da haliyle sıkılmaya başlamış bu işe onu atlatmaya çalışırmış.Yine bir gün komşusu gelmiş Hoca ya: "Hocam hocam bizim ip koptu.Sende varmı 5 metre kadar.Yarın çarşıdan alınca geri veririm senin ipi." demiş.Hoca da: "veremem ipe un serdim." demiş.komşusu: "Yapma hocam ya ipe un serilir mi ?" demiş. Hoca da: "Gönlüm razı değilse vermeye ipe un da serilir" demiş.

Sen düştün

Nasreddin Hocanın bir gün karısı
ölmüş.Bir ay sonra kocası ölmüş dul
bir kadınla evlenmiş.Evlendiği kadın Hoca ya sürekli eski kocasını anlatıyormuş.Yine bir gün
yatakta kocasını anlatıyordu.İşte
benim kocam şöye yapardı,böyle yapardı...Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış ve kadınyere düşmüş.Kadın sormuş aman
hoca niye attın beni.Hocanında cevabı hazır:eee yatakta bi sen yatıyosun bi ben bide eski kocan
üçümüz sığamadık sende düştün..

Nasreddin ve Komşusu

Nasreddin hocanın evinin karşısında güzel bir bayan oturuyormus.Ve bunlar günden güne,iyiden iyiye işi götürmeye başlamışlar...Birgün kadının çocuğu Nasreddin hocanın kapısını calarak,"annem: Nasreddine haber ver,bi hindi alıp gelsin,yedikten sonra o işi hallederiz diyor demiş."Nasreddin hoca akşam gittiginde hindiyi güzelce bitirmişler...Hoca tam uçkura davranacakken kapı çalmış ve kadının oğlu anne acıktım diyerek çıkagelmiş...Bu arada nasreddin hoca ahıra saklanmış ve muradına eremeden oradan sıvışmış...Ertesi gün yine aynı tas aynı hamam Hoca eve kadının evine gitmiş.Ve gne uçkura sarılacakken gene kadının oğlu çıkagelmiş,hoca gene ahırda... ve diğer gün gelmiş hoca gene kadının evinde...yemegi yedikten bu sefer kadının kocası gelmiş ve kadına "karıcım ben bugun ahırdaki eşegi s..meyecekmiydim diyerek Nasreddin hocayı karanlıkta bi güzel becermiş.Çocuk gene gelip kapıya dayanmış "annem seni bekliyo...yemekten sonra o işi bitirelim dio demiş"Hocanın bu sefer aklı başında...Ulan it!anan bedava hindi yemeye babanda bedava g.t s.kmeye alıştı!!!

Halim Ne Olurdu?

Nasrettin Hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş:
"Ey Allah ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş", deyip uykuya dalmış.
Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve:
"Yarabbi sen en iyisini bilirsin" demiş.
"Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu"

On akçelik peştemal

Timur bir gun yanina Hoca yi da alarak Aksehir in Meydan Hamamina gider. Soyunup pestemallara sarinip sicak bolume gecerler. Gobek tasinda oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler. Derken Timur Hoca ya sorar.
-Hoca sen bir deryasin! kiymet bicmesini bilirsin. Su halimle ben kac para ederim?...
Hoca;
-On akce der.
Kendisine bu kadar az kiymet bicilmesi Timur u kuplere bindirir.
-Bre gafil sen bana nasil on akce ettigimi soylersin bu parayi sadece pestemal yapar! deyince
Nasreddin Hoca boynunu bukerek;
-Pestemali hesapa kattim zaten! der.

Düşünen Hindi

Küçük bir papağanın onbeş altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
- Satılık hindii.... Satılık hindii.... Yirmi altına satılık hindi !
Şaşırmış pazardakiler.
- Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.
- Ne olmuş diye çıkışmış Hoca. Demin bir kuşu onbeş altına sattılar.
- Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi konuşuyor o.
- Olsun demiş Nasreddin Hoca. O konuşuyorsa bu da düşünür !

Boş Ver Yenisini Alırız

Bir gün hoca eve yorgun gelir. Karısına:
- yemek hazırlada yiyelim
der.Yedikten sonra yatarlar. O gece eve üç hırsız girer,tabakları çalarlar karısı:
- hoca hoca tabakları çalıyorlar
der.Hoca:
- boş ver yenisini alırız
der.İkinci gün koltukları çalarlar.Karısı:
- hoca hoca koltukları çalıyorlar
der.Hoca:
- boş ver yenisini alırız
der.Üçüncü gece karısını çalarlar.Karısı:
- hoca hoca beni çalıyorlar
der.Hoca:
- boş ver yenisini alırız
der.

Konya İle Akşehir Havası

Bir gün,nasrettin hoca,konya ya gitmiş.
Camide vaaz verirken:
-ey müslümanlar demiş,sizin kentinizin havasıyla bizim akşehir in havası birdir.
Vaazı dinleyenlerden biri:
-nereden biliyorsun hoca m?diye sormuş.
Nasrettin hoca:
-akşehir de ne kadar yıldız varsa,konya da da o kadar var, yanıtını vermiş.

Nezleyimde…

Timurlenk, Akşehir de karargah kurulunca şehir halkı adına Nasrettin Hoca ile eşraftan iki zat hatır sormaya gittiler. Kahveler içilip sohbet edildikten sonra, Timur sormuş :
- Karargahımı nasıl buldunuz?
Beylerden biri cevap vermiş :
- Çok güzel ama fena bir koku var!
Timur fena halde kızmış, yanındakilere " Alın şu adamı, boynunu vurun" demiş ve öteki beye dönmüş :
- Koku var mı?
Adam korkusundan :
- Ne münasebet efendimiz, misk-ü amber kokuyor, deyince Timur gene kızmış :
- Neresi misk kokuyor dalkavuk herif! Alın şununda boynunu vurun!
Sonra aynı soruyu Hoca ya sormuş. Hoca bakmış pabuç pahalı yapıştırmış cevabını :
- Vallahi hükümdarım ne diyeyim, nezleyim burnum koku almıyor.

Yemeğin Buğusuna Akçenin Sesi

Nasreddin Hoca Akşehir de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
- Evet, demiş fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !

Kara kaplı

Bir keresinde, Hoca Aksehir de ki mahkemeye kadi tayin edilir. Bir gun bir adam kosarak mahkemeye gelir ve Hoca ya:
-Farzedelim iki inek mera da dovüstü ve biri oldu, Hoca Efendi. Oldürenin sahibi sorumlu tutulacakmıdır?
Adamın hilekar gozlerini farkeden Hoca dikkatliydi.
-Yerine gore, der, hüküm vermeden.
-Karar vermene yardımcı olabilir, Hoca Efendi. Senin inek benimkini oldürdü!.
-Bu halde, genel olarak bilindigi gibi inekler hayvandir. Hayvanlara sebep baglanmadıgından dolayı, kesinlikle sorumsuzlardır. Bu yüzden de, sahibi sorumlu tutulamaz!
-Ozur dilerim, Hoca Efendi, dilim sürçtü. Benim inek seninkini oldürdü demek istemistim!
Bu haber uzerine, Hoca nın kanı beynine sıçrar. Sakalını çeker, kalkar ve yeniden oturur.
-Bu ilk düşündüğümden daha karmaşık bir durum, der. Memurluğunun tüm agırbaslılığıyla katibine döner ve ekler "yanında ki rafta duran kara kaplı kitabı ver bakayım!"

Yorgan

Nasreddin hoca ve hanımı gece uyuyormuşlar,tabi kış, havada çok soğuk ortalık buz kesiyor gecenin tam bir yarısında birden bir gürültü patırtı ile uyanırlar.Karısı Nasreddin hocaya,hoca hanımına bakışırlar. Hoca ben bir bakıp geleyim der.Hava çok soğuk olduğundan yorganıda üzerine alır ve dışarı çıkar az sonra geri döner karısı sorar ne oldu diye.
Hoca gayet sakin;
-Yorgannnn gittiiii kavga bitti der.

Hırsızın Hiç mi Suçu Yok ?

Bir gün Nasreddin Hoca nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi :
- Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki ?
Bir başkası :
- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor ? diye konuşmuş.
Bir diğeri de :
- Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış :
- Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ? Hırsızın hiç mi suçu yok ?

Testiyi Kırmadan Önce

Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
- Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
- Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
- Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !

Halep Oradaysa Arşın Burada !

Palavracının biri başına topladığı üç beş cahile karşı övünüp duruyormuş :
- İşte ben güçlü ve maharetli bir adamım. Evet ben Halep te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlamış bir kimseyim!.. Nasreddin Hoca da bu sırada oradan geçiyormuş. Palavracının yanına yaklaşıp :
- Yaa demiş demek sen altmış arşın atlarsın. Haydi atla da görelim. Adam hık mık etmiş.
- Ama demiş ben Halep te atladım. Hoca kızmış :
- Canım demiş, Halep oradaysa arşın burada.

Evin Sahibiyim

Hoca, bir gece gürültüyle uyanmış. bakmış, bir hırsız eşyaları topluyor. adamdan korkmuş. sesini çıkartmamış. ama peşine de düşmüş. az sonra, durumu fark eden hırsız, kızgınlıkla sormuş:- beni neden takip ediyorsun bakayım? hoca, sakin, pişkin yanıtlamış.- taşıdığın evin sahibiyim de.

Yüzme bilirsin degil mi?

Hocanin iki karisi varmiş. Bir gün en cok hangimizi seviyorsun diye sorarlar hoca söylemek istemez. Yeni karisi:
- ikimizde göle düşsek,önce hangimizi kurtarırdın?demiş.
hoca eski eşine,
- sen biraz yüzme biliyordun degil mi?

Acemi Bülbül

Hocanın canı meyve ister dalar birinin bahçesine. Ağaca çıkar ne bulursa atıştırır. Bahçenin sahibi gelir, "ne yapıyorsun benim ağacımda" der. Hoca ben bülbülüm der. Adam: "hadi ötte bir görelim". Hoca ağzını büzerek bir takım sesler çıkarır. Adam kahka atar: "hiç böyle bülbül olurmu" der. Hoca: "bülbülün acemisi böyle öter" der.

bir Ayağı Abdestsiz Namaz

Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati:
-"Hocam bu nasıl namaz?" diye sormuş. Nasreddin Hoca:
-"Bir ayağı abdestsiz namaz", diye cevap vermiş.

Ecel Korkusu

Hoca, Timur Han ın askerlerinin yanından geçerken askerlerin nişancı komutanı tarafından çagrılır.
- Hocam şu agaca yaslanın da askerlerimin hünerlerini size gösteriyim.
Askerlere emir verir:
- Rahat,
- Hazır oll,
- Ateş,
kelimesi ile hocanın kavuguna tam 10 ok gelmiş kavuk delik deşik olmuştur
Komutan:
-Hocam askerlere söyleyim de size yeni bir kavuk getirsinler.
-Komutanın izin verin bir adet de salvar alsınlar.
-Hocam biz sizin salvarınıza birşey yapmadık ki, ne oldu hayırdır.
-Yok canım ben biliyorum, onun da kavuk gibi giyilecek hali kalmadı.

Isıtda içelim

Nasreddin hoca kahveye çay içmeye gitmiş
Çaycıya : soğuk çay varmı demiş ?
çaycıda yok sıcak var demiş
nasreddin hoca aradan 5-10 dakika geçince yine gelmiş aynı soruyu yine sormuş Derken...
böyle muhabbet sürmüş. Sonra çaycı nasreddin hocanın geleceğini tekrar hesaba katarak çayı dolaba koymuş.Hoca tekrar gelmiş.Soğuk çay varmı? demiş. Çaycı var diyip hocaya bi bardak çay vermiş ardından nasredin hoca çay gelince Isıtda İçelim demiş....

Eşek

Bir gun Hoca esege yuzu arkaya bakacak sekilde yanlis oturmus.
-Hoca, diye seslenir insanlar, esegine ters biniyorsun!
Hoca,
-Hayir, diye cevaplar, esege ters biniyor degilim. Esegin yonu ters!

Dokuz Akçe

Hocaya rüyasında dokuz akçe verirler. Hocada yine rüyasında, dokuz yerine on akçe olsun diye kavga eder. Bu arada uyanır. Bakarki eli bom boş... Hemen uyumak için gözlerini kapar, elini uzatır, getirin, on değil dokuz akçe olsun der...

Allah Biliyor

Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış :
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır, demiş.
Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve :
-Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş.

Göle Yoğurt Çalmak

Kimi insanlar olmayacak hevesler peşinde koşup durur. Nasreddin Hoca böylelerine ders vermek istemiş bir gün. Elinde koca bir bakraç yoğurt mayasıyla gölün kenarına gelmiş. Başlamış kaşık, kaşık dökmeye :
- Ne yapıyorsun Hoca ? demişler.
- Göle yoğurt mayası çalıyorum, demiş kıs, kıs gülerek.
- Olur mu demişler, göl yoğurt mayası tutar mı hiç ? Hoca cevabı yapıştırmış tabii.
- Ya tutarsa...

Küçükken

Nasreddin hocada küçükken arkadaşlarına hep şaka yapar ve karşılarına geçer gülermiş köyün çocukları aralarında anlaşmışlar.
Bir oyunda bunlar oynuyacaklar. Neyse Nasreddin i hamama cağırırlar herkez soyunur yıkanır. Biri çıkar hadi herkez yumurtlasın yumurtlayamayan hamam parasını öder olurmu olur. Herkez yanında getirdiği yumuratayı göbek taşına bırak bizim nasreddin şaşırır bakarki herkez yumurtluyor. Çıkar göbek taşına başlar ötmeye arkadaşları:
-Nasreddin ne yapıyosun
Nasreddin lafı yapıştırır:
-Eee bu kadar tavuğa bir horoz lazım yoksa nasıl yumutlardınız.

O kadar gezse

Nasreddin Hoca ya dert yanıyorlar:
-Yahu Hoca senin karı çok geziyor.
Hoca :
-Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrar.

Peçete

nasrettin hoca büsbüyük bir ev yaptırmış ama tuvalet yaptırmayı unutmuş nasrettin hoca çok sıkışmış ve peçeteye yapmış peçeteyi camdan atmış turistin ağızına gelmiş turist:
-lokum lokum
nasrettin hoca:
-hayır o benim bokum

Baş Ağrısı

Nasrettin Hoca evinin önüne
oturmuş çocukları izlerken komşusu gelmiş. Komşusu:
-Hocam,demiş. Başım çok ağrıyor,acaba sende hap var mı?
-Hapa ne gerek var benim de geçenlerde dişim ağrıyordu çekdirdim sende başını çekdirsene, demiş.

Tabi doğurur

Nasreddin hoca komşundan kazan almış bir ay sonra içinde bir tencere komşusuna vermiş ve demişki:
- Komşu kazan doğurdu.
Komşusu:
- Anasını bellemişsin tabi doğurur.

15 Aralık 2011 Perşembe

Teoman - Aşk Kırıntıları

yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana
al içine tekrar derinine sakla, kat kasırgana
yalan söyleme bak gözlerime bitmiş olamaz
yokla ceplerini aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz!

AŞK KIRINTISIYLA DOYMAKTANSA
TEK BAŞIMA AÇ KALIRIM BU HAYATTA
PAYLAŞACAK BİRŞEY ARTIK YOKSA
BİR ERKEKLE BİR KADIN ARASINDA

yürürüm ipte ağım yokken hemde
kopkoyu içim
inan çok çalıştım
bu kalpsiz dünyayı sevebilmek için
neyim var ki sanki senden başka
hadi son bir kez ceplerini yokla
aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz

AŞK KIRINTISIYLA DOYMAKTANSA
TEK BAŞIMA AÇ KALIRIM BU HAYATTA
PAYLAŞACAK BİR ŞEY ARTIK YOKSA
BIR ERKEKLE BİR KADIN ARASINDA
...

Teoman - 17

Boşver beni
Mühim değilim
Bu O'nun hikayesi
Çok beyazdı, kir tutardı
Ömrü kelebek kadardı
Mektupları şişedeyken
Bir de bakmış deniz yokmuş
Tek başına dans ederken
Mutsuzluktan sarhoşmuş
Daha 17'ymiş.
Oyundan kalkmak isterken
Kağıtlar dağıtılmış
Bu hava boşluğunda
Artık her şey satılıkmış
Trafikte akmayan
Hep onun seridiyken
Söylediği son şarkı
Elveda Zalim Dünyaymış
Daha 17'miş

Tarkan - Aşk

Yıllar yılı gülmedi yüzüm.
Buralara doğmadı güneş
Ben hep güzüm baş edemedim
Ben aşksız edemedim

Medet umdum hep fani para puldan
Anladım yalan dünya malı
Yalnız edemedim
Ben aşksız edemedim

Hey!...
Ama seni gördüm göreli
Ateşine düştüm düşeli
Gün doğdu sabahlarıma
Hey!...
Seni gördüm göreli
Gözlerimiz sevişeli
Gün doğdu rüyalarıma

Medet umdum hep fani para puldan
Anladım yalan dünya malı
Yalnız edemedim
Ben aşksız edemedim

Hey!...
Ama seni gördüm göreli
Ateşine düştüm düşeli
Gün doğdu sabahlarıma
Hey!...
Seni gördüm göreli
Gözlerimiz sevişeli
Gün doğdu rüyalarıma

Sen o bildiğim bütün aşk bahçelerinin
En nadide çiçeğisin.
Taa ilk bakışta vurdun
Mühürü kalbime
Sen ezelden vazgeçilmezimsin!

Ahh o bildiğim bütün aşk bahçelerinin
En nadide çiçeğisin.
Taa ilk bakışta vurdun
Mühürü kalbime
Sen ezelden vazgeçilmezimsin!

Tarkan - Vazgeçemem

Ah, gözlerin
Gözlerin beni benden alan
Sislerin ardından, buğulu bakan

Ah, sözlerin
Sözlerin beni benden çalan
Bir nehir misali, kalbime akan

Asla, asla vazgeçemem, senden asla
Olamam ben sensiz
Yapamam sevgisiz
Asla, asla vazgeçemem, senden asla
Olamam ben sensiz
Yapamam kimsesiz

Ah, saçların
Saçların alev alev yakan
Rüzgarla savrulup bin ışık saçan

14 Aralık 2011 Çarşamba

Haluk Levent - Yalan

Bugün bambaşka bir gün olacak dedim kendime
Herşeye yeniden başlamanın anı
Aynaya baktım gülümsedim
Topladım dağınık eşyalarımı
Hatta kendim boyadım yazlık pabuçlarımı
Selam vermedim sevmediklerime bile bugün
Anamı aradım şaşırdı kadın
Adını anmadım
Seni tanıyan dostlarıma bugün hiç uğramadım

Hergün unuttum diyorum
Artık bitti bugün yepyeni bir gün
Sonra küçük bir bakışın senin
Küçücük bir gülüşün alevlendiriyor külleri

Soranlara unuttum diyorum
Adı neydi hatırlamıyorum
Ben artık sevmiyorum
Yalan
Ama öyle demiyor içim
Susmuyor susmuyor kalbim
Hala deli divaneyim

Nereye gitsem ne yapsam
Herşeyde sen güzelde ve çirkinde
Güzelde sevgin var insafsız
Çirkinde koyup gidişin
Sevmiyorum deyişin

13 Aralık 2011 Salı

Sezen Aksu - Ağlamak Güzeldir

Aglamak guzeldir
Suzulurken yaslar gozunden
SakIn utanma|

Aglamak ofke delice nefret
Doruklarda ask doyumsuz sevinc
Kahreden keder kIsaca hayat
Ve nefesindir ve nefesindir

Aglamak su gelip gecici dunyada
Herseye ragmen varolmak demek
Aglamak yasanan binlerce duygu
insanca coskunun guzel bir seyidir

Aglamak senin kara dunyada
Hala sevdigin ve hissettigin
Tum guzelligin ve cirkinliginle
Var oldugundur var oldugundur

Sezen Aksu - Adı Menekşe

Bu şehrin meydanlarında, garında, rıhtımında
Sensizlik bir türlü yakamı bırakmıyor
Bütün duraklarda, kahvelerde
Büyük küçük yalanların
Dönüp dönüp vuruyor ansızın beni
Vuruyor yerden yere

Yok ettim salındığın billur aynaları
Şimdi uzun uykuların tam zamanıdır
Bir yorgan misali örtündüm yalnızlığı
Bu yıl da aşk buraya hiç uğramadı

Silinsin izim, hiçliğim sokakta kalsın
Gölgemi yakın, bu dünya beni yok saysın
Emanet ettim bıraktığın her şeyi
Dedim siz susuz bırakmayın menekşeyi

Silinsin izim, hiçliğim sokakta kalsın
Gölgemi yakın, bu dünya beni yok saysın
Emanet ettim bıraktığın her şeyi
Dedim siz susuz bırakmayın menekşeyi

Söz: Meral Okay, Sezen Aksu
Müzik: Sezen Aksu, Aşkın Arsunan

Sezen Aksu - Adı Bende Saklı

Bölünür sancıyla uykular
Sığınak değil en kuytular
Gökte ay on dört ben dolunay
Son hatıranı sinene say
Bu kadarına razıyım yar

Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayede
Adı bende saklı

Dalda muhabbette kumrular
Bana ayrılığı sordular
Dedim afet,yangın dedim kar
Dedim adet aşkı vururlar

Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayede
Adı bende saklı

Sezen Aksu - Adem Olan Anlar

Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
Bu yüzden insan içine karışamadım
Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım

Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım

Ha desem olmaz a ah desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Sürüden ayrılanları kurtlar yer
Arkanı sağlama al ey akıllı beşer
Ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
Ruhumu şeytanla bölüşemedim

Herkesin münasip bir dayısı var
E insanoğlu bu iyisi, ayısı var
Benim zarar bildiğim elaleme kar
Adamını bulup da uyuşamadım

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Ben seni de sevmedim adem
Doğruyu duymak istiyorsun madem
Alt tarafı bir elma yedik beraber
Zehir-i zıkkım oldu bize bal badem

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman
Yalelli yalelli yalelli o zaman

Sezen Aksu - Ada Vapuru

ADA VARUPU YANDAN ÇARKLI
BAYRAKLAR DONANMIŞ CAFCAFLI
SİMİTÇİ KAHVECİ GAZOZCU
ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY
ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY

ESDİRİR DE ADA YELİ ESDİRİR
SENİ SEVİNDİRİR BENİ KÜSDÜRÜR
LÜKÜS KAMARADA KİMLER OTURUR
ŞİNANAY...........

MÜSLÜMANI YAHUDİSİ URUMU
İSPORCUSU İHTİYARI VEREMİ
KİMİNİN SAÇI UÇAR KİMİNİN ETEĞİ
ŞİNANAY...........

Sezen Aksu - Ablam Aşktan Öldü

Ablam aşktan öldü
Herşey filmlerdeki gibi oldu
Bir hazan yaprağı düşerken
Pencereye bakarak

Son nefesini verdi mucize
Sevgililer buluşamadı
Hayat o'rda o kıyıda
Masalın berisinde kaldı

Hiç yara almadan
Aynadan geçemezsin
Geçemezsin aynadan
Hiç yara almadan

Ablam aşktan öldü
Herşey filmlerdeki gibi oldu
Bir hazan yaprağı düşerken
Pencereye bakarak

Aşktan ölmenin bin yıllık tarihini
Ablam yeniden ama yeniden yazdı

Hiç yara almadan
Aynadan geçemezsin
Geçemezsin aynadan
Hiç yara almadan

Sezen Aksu - 1945

'BİN DOKUZYÜZ KIRKBEŞ
Gel asırlardan uzanda tut ellerimi sım sıcak
Yoksa bendeki cocukda boyle caresiz kalacak
Öfke ile beslenen cocuklar yanlızdırlar
Ve umitleri ciceklerden acıları tarihlerden

Senin gibi benim gibi onlarda hep insandılar
Ve sevgiye inandılar ve saygıya inandılar
Senin gibi benim gibi
Onlar biraz terkedilmis biraz kuskun cocuktular

Sanki biraz once bilmis
Sanki yetersiz sevilmis
Sanki utandılar kavgadan ve sustular
Öp incilenen goz yasları kurusun inanclarında

Sene bin dokuzyuz kırkbes onlarda hep insandılar
Ve sevgiye inandılar ve saygıya inandılar
Senin gibi benim gibi...

10 Aralık 2011 Cumartesi

Kenan Doğulu - Yüzsüz Yürek

Yüzsüz Yürek

Kalmışım kendi kendime ben harabe
Aklım başıma geldi bir daha tövbe
En çok üzüldüğüm konu gözünden düştüm
Sana rezil olmak inan bitirdi beni
Görmezlikten gelince çok üzdün beni
Yabancı bir adam hissettim kendimi
Sanki o ben değildim seninle ağlayan,
Seninle sevişip aşka doyan


Bazen şeytan diyor ki git yanaş şuna
Anlat içinden geçenleri
Tut yüreğinden sıkıca ak hayatına
Ama nerde bende o yüzsüz yürek
Bizde varsa yoksa gururdan yelek (2)


Kalmışım kendi kendime ben harabe
Aklım başıma geldi bir daha tövbe
En çok üzüldüğüm konu gözünden düştüm
Sana rezil olmak inan bitirdi beni
Görmezlikten gelince çok üzdün beni
Yabancı bir adam hissettim kendimi
Sanki o ben değildim seninle ağlayan,
Seninle sevişip aşka doyan

Bazen şeytan diyor ki git yanaş şuna
Anlat içinden geçenleri
Tut yüreğinden sıkıca ak hayatına
Ama nerde bende o yüzsüz yürek
Bizde varsa yoksa gururdan yelek (2)

Ama nerde bende o yüzsüz yürek
Bizde varsa yoksa gururdan yelek

8 Aralık 2011 Perşembe

Padişah ve Vezir

Padişah ile vezir tartışmaya başlamış. Padişah vezire, "En büyük ve en güçlü olan benim. Sen benim emrimdesin!" demiş. Vezir, "Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun" diye itiraz etmiş. Tartışma uzayınca Padişahla vezir, bir çobanın yanına gitmişler ve konuya hemen girmemek için çobana sormuşlar:
-"Senin koyunun mu büyük, ineğin mi?"
Çoban şaşırmış şaşırmasına da, soranlar da Padişahla vezir.
-"İneğim" demiş.
-"Keçin mi büyük, öküzün mü?"
Çoban "Öküzüm tabii" deyince, asıl soruyu yöneltmişler çobana:
-"Söyle bakalım, Padişahın mı büyük, vezirin mi?"
Çoban hiç düşünmeden yanıt vermiş:
"Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum!"

Ben Göremeyeceğim

Clinton, Yeltsin ve Çiller şeytanın huzuruna çıkarlar. Hepsi şeytana dileklerini söyleyeceklerdir o da onlara ne zaman gerçekleşeceğini söyleyecektir.
İlk önce Clinton sorar;
-Amerika ne zaman her yönden tam olarak dünyanın hakimi olacak?, der. Şeytan da;
-50 yıl sonra, der. Clinton ağlamaya başlar
-Ben göremicem, ben göremicem... Sıra yeltsine gelmiştir.O da sorar
-Rusya ne zaman eski gücüne kavuşacak? Şeytan cevap verir
-100 yıl sonra. Yeltsin de başlar ağlamaya
-Ben göremicem, ben göremicem... Sıra Çiller e gelmiştir, O da sorusunu sorar
-Ne zaman Türkiye deki enflasyon düşecek?
Bu sefer şeytan ağlamaya başlar
-Ben göremicem, ben göremicem!

Yüzme Bilmiyor

-Ülkenin birinde bakan,kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.
-Nihayet;Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve
-İlan etti; Pazar günü saat 10 da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.
-Pazar sabahı saat 10 da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde su başlık okundu
-Bakan yüzme bilmiyor!

Başım Belada

Siyasal gerginliğin dışında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulaştığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi:
Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş Kapıdan girer girmez
- "Anne!"
diye seslenmiş,
- "ben Alman oldum!"
Annesi:
- "O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama"
- "Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık
Annesi:
-"sus bakayım"
diye tiz perdeden bağırırken, babası da içerden duyup koşmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
- "Şu dünyanın işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!..."

Klasik ve Karizmatik

Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun seneler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş Türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında
Telefonda sormuş
- eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
- ikisi de duruyor... ikisi de başımızda hala... yanlız bitakım değişiklikler oldu... birinin karizması gitti "tik" i kaldı... diğeri ise klasiği gitti "sik" i kaldı

Sana Koysunlar

Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş,
"Hımmm! Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış
"Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar"

Mantıklı Karar

Güneydoğu da 15 yıl süren çatışmalı ortam; doğrusuyla, düzmecesiyle, abartısıyla binlerce hikayeye kaynaklık etmiştir. İşte bu binlerce hikayeden biri de şöyle rivayet edilir:
-Bir TV kanalında bir PKK itirafçısı geçmişini anlatmaktadır. Muhabir: "Anlat bakalım, yasadışı-bölücü-terör örgütü ile nasıl tanıştın?"
-İtirafçı başlar anlatmaya: Bir gece PKK lılar bizim köye gelmişler. Birden kapı vurulmuş taak taak takk.. Açmışız biz de. Bakmışım ki anarşitler. Bana demiştir ki; bize yemek vereceksin, ekmek, su vereceksin, yardım edeceksen yataklık edeceksen yani ha! Yook demişim, olmaz demişim, siz hayınsınız, anarşitsiniz, bölücüsünüz, size ekmek su yok.. O zamaan anayı vururuk demişlerdir. Yine benden yardım yok... Anayı vurmuşlardır. Sonra gene gelmişlerdir anarşitler, demişlerdir bize yardım edeceksin, ekmek, su... Demişim yok... Babayı da vurmuşlardır. Ertesi gün gene gelmişlerdir... Bize yardım, yoksa karıyı vururuk, yok demişim, karı da gitmiştir. Sonra çocuklar... Herkes ölmüştür. Ben evde bir başıma düşünürem bir gece... Yine kapı çalmıştır... Takkk takkk takkk!. Açmışım kapıyı, onlar! Demişlerdir ki bize yardım edeceksin, ekmek su vereceksen... Ben demişim, size yardım yok, siz hayınsınız... Bana demişler ki; yoksa seni vururuk...! Biraz düşünmüşüm, bana mantıklı gelmiştir, kabul etmişim... İşte böyledir...

Siyasetten geldik

Adamın biri yaklaşan seçimlerde milletvekilliğine aday olmak için bir partiye başvurur.partiden gelen yazıda kendisini daha iyi tanıyabilmek için partinin başkanının evine yemeğe geleceği bildirilir.Adam hemen hazırlıklara başlar.evdeki papağanınada tembihlemeyi ihmal etmez,akşama partinin genel başkanı misafirim bizim partiyi biraz öv der. neyse akşam yemeğe oturulur .yemekler yenir söz siyasete gelir,işler yolundadır,lakin geveze papağan başlar rakip partiden övgü ile söz etmeye sizin parti dandik falanca parti iyi sizden daha iyi falan.bakarki genel başkan adamın papağanı rakip partiyi övüyor kusura bakmayın der,papağanınız bile diğer partiyi övüyor onun için sizi aday gösteremeyiz der çıkar gider.adam kızgınlığından yakalar papağanı doğru bahçedeki tavuk kümesine tavukların arasına atar.sabah olur.kümeste bir horoz olanca gücünle öter,kümesin kapısını açar ve sırayla bütün tavukları halleder,kümeste tavuk kaldımı diye eğilir içeri bakar,birde ne görsün tavuğa benzer kırmızılı yeşilli rengarenk bir şey kafasını uzatmış kendisine bakıyor,gel gel der geç bakalım sıraya,papağan şöyle bir silkinir,ulan yavşak der biz buraya orospuluktan gelmedik siyasetten geldik der...

Elektrikler Kesik

Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili deki darbenin hemen sonrasında ülke hapishanelerini incelemek için Şili ye gitmiş. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte hapishanenin mahzenine inmişler. İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de ölüm cezalarını uyguladıklarını söylemiş. Amerikalı yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandıklarını, bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiş, aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş. Hapishane görevlisi Efendim, biz de elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz demiş.

Bağdat mı?

Clinton bir gün Bağdat a gider, Saddam ın karşısına oturur. Bir bakar ki Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
Saddam:
- Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu gıdıklamaya başlamış saddam güler ikinci düğmeye başmış bir el çıkıp clintona vurmaya başlamış saddam kahkahalara boğulmus. Peki demiş clinton haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider. Clintonun masasında 2 dügme, Saddam sormuş bunlar ne işe yarar;
Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton başlar gülmeye Saddam şaşkın ne oldu diye, Clinton ikinci düğmeyede basar Clinton gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam müsade ister
- Ben artık bağdat a geri döneyim.
Clinton:
- Bağdat? Na Bağdat ı?

Güllük Gülistanlık

Sakıp Sabancı ya bir gün demişler ki:
- "Ağa bu dünyada her şey güllük gülistanlık nereye baksak her tarafta senin şirketlerini ve fabrikalarını görüyoruz (MarSA,YünSa,LasSA,ToyotaSA)"
- "Burada işin iş. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?"
Sakıp Ağa gülerek cevap vermiş:
- "Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir tarafımızda iSA, diğer tarafımızda muSA"

Beni Aramıyorlar

Beyazsaray daki oval bürodayız. Bill çalışıyor. Monica onu seyrediyor. Bu sırada
telefon uzun uzun çalar ama sekreter hanım hiç oralı olmaz. Sinirlenen Bill :
-Telefona niçin bakmıyorsun?..diye sorunca Monika :
-Neden bakacakmışım ki...Nasıl olsa her seferinde seni arıyorlar!

Devletin Ayak Bastığı Yer

-Vali köylerden birisine gezmeye gitmiş. Köye valinin geldigini duyan Mehmet dayı acele köy meydanına koşarak gelir.
-iyi BiR TEMANNAH ÇEKTiKTEN SONRA sayın valim ne olur bizim eve gidelim der.
-Valiyi zorla eve götürür. Eve gelir gelmez dama bir merdiven dayar valim yukarıya çıkalım der valiyi dama çıkarır başlar dolaştırmaya vali merakla sorar: Beni niçin dolaştırıyorsun diye.
-Sayin Valim der köylü devletin ayak bastıgı yerde ot bitmez derler benim damda her yağmurda akıyor bundan sonra inşallah akmayacak der!

Ecevit le Yatmayız

-Türkiye nin başbakanı Ecevit, Pakistan ve Hindistan ın başbakanları ile aynı uçakta seyahat ediyorlarmış. Bir müddet sonra hızla irtifa kaybeden uçak bir köye düşmüş. Nasıl olduysa bu üç başbakan enkazdan tek başlarına sağ kurtulmuşlar. Akşam yakın olduğundan bir eve sığınıp ertesi gün başlarının çaresine bakmayı düşünmüşler. Bir kapı çalmışlar.
-Kim o?
Kendilerini tanıtıp, bize yatak verir misiniz? demişler.
-Veririm; ama iki kişilik yerim var, biriniz ahırda yatacak.
Hindistan başbakanı:
-Ahırda ben yatarım, demiş.
Bir müddet sonra kapı çalınmış. Çalan Hindistan başbakanı imiş.
Hindistan başbakanı;
-Ahırda inek var, o benim için kutsal, yanında yatamam
Bunun üzerine ahıra Pakistan başbakanı gönderilmiş. Bir müddet sonra yine kapı çalınmış.
Pakistan Başbakanı;
-Ben müslümanım,ahırda domuz da var. Domuz benim dinimde pistir,deyince çaresiz bizim ECEVİT gitmiş bu sefer.
-Bir müddet sonra yine kapı. Bu sefer gelen ahırdaki bütün hayvanlarmış.
Hep bir ağızdan:
BİZ BU ADAMLA AYNI YERDE YATMAYIZ!

Karın Mı? Devletin Mi?

Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:
- Karınmı yoksa devletin mi?
Amerikalı düşünmeden cevaplamış:
- "Devletim"
Ordakiler:
- O zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.
Adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:
- Yapamayacağım demiş.
Daha sonra bir türk milletvekilini aynı odaya almışlar. Aynı soruyu sormuşlar:
- Karınmı yoksa devletin mi?.
Millet vekili hiç düşünmeden:
- Devletim.
- O zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.
Odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.
Çıkınca sormuşlar:
- Ne oldu?
- Sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.

Demokrasi

Öğretmen;Sosyal bilgiler dersinde çocuklara bir ödev verir,
-Herkes ailesine sorup demokrasinin tanımını özet halinde çıkaracak ve ezberleyecek
-Çocuk;Eve gelir Babasına sorar,
-Baba Demokrasi nedir?
-Babası yanıtlar,
-Önce bilmen gereken terimler var.Bak şimdi.
Ben bu eve para getiriyorum ben LİBERAL sınıfıyım.Hizmetçimiz bizim rahatımız için çalışıyor ayrıca geçimini sağlıyor,o işçi SINIFI,annen DEVLET bütün içişlerinden o sorumlu,sen HALKSIN hepimiz senin için çalışıyoruz,beşikteki kardeşinse GELECEK,şimdilik bunları bil sabah sana anlatıcam,
-Gece olur çocuk babasının anlattıklarını düşünürken birden hizmetçinin odasından sesler gelir.Çocuk kalkar ve gizlice içeri bakar.Birde ne görsün?Babası hizmetçinin üzerine çıkmış gidip geliyor.Hemen annesinin yanına gider ama nafile.Annesi horul horul uyumakta.Bu sırada kardeşi ağlamaya başlar yanına gider ve kardeşini beşiğinde altına sıçmış bir şekilde bulur.
Ne yapacağını şaşırır ve yatar.
-Sabah kahvaltıda babası:
-Tanımları ezberlediysen şimdi sana anlatıcam DEMOKRASİYİ der.
Çocuk:
-Sen zahmet etme babacım.Ben çok iyi öğrendim.LİBERALLER İŞÇİ sınıfını becerirken DEVLET uyuyor HALK endişeli GELECEK se b*k içinde !

Nerden Bulursa Bulsun

ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı ve Türkiye Başbakanı bir gün bir toplantıda bir araya gelmişler.

Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler. Önce ABD başkanına sormuşlar:

- ABD´de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?

Başkan cevap vermiş:

- Valla ben memura en az 2000 dolar veririm. 1000 doları ile geçinirler. Geri kalan 1000 doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam.

Gazeteciler aynı soruyu İngiltere başbakanına da sormuşlar. O da cevap vermiş:

- Ben, memuruma ortalama 3000 sterlin veririm. Geçinmesi için 2000 sterlin yeterli. Artan 1000 sterlini ne yapar, nerede harcarlar, sormam, beni hiç ilgilendirmez.

Her ikisinden bu cevapları alan gazeteciler, aynı soruyu bizim başbakana da sormuşlar.

- Valla, demiş bizimki, Türkiye´de bir memurun geçinebilmesi için en az 1 milyar lira lazım. Ama ben taş çatlasın 400 milyon lira veriyorum. Geri kalan 600 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler hiç sormam.

Bush un Pulu

Başkan Bush un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."

Mustafa Abi

Aydın ın köylerinden birinde köylüler her zamanki gibi oturmuş TV seyrediyorlarmış. O sırada TV de Ecevit çıkmış. Mustafa abi onu görünce az ekmeğimi yemedi zamanında şimdi bi hal hatır sorduğu yok demiş.
Köylüler atma Mustafa abi demişler.
Mustafa abi de inanmıyorsanız gidelim size göstereyim demiş. Köylüler atlamışlar bi otobüse tutmuşlar Ankara nın yolunu. TBMM nin önünde beklerlerken Ecevit çıkmış dışarı Mustafa abiyi görünce hemen gelmiş yanına elini öpmeye kalkışmış. Nasılsın abicim kusura bakma işler yoğun sana gelemiyoruz demiş. Köylüler şaşırıp kalmışlar.
Sonra bi gün yine kahvede TV seyrederlerken o zamanki cumhurbaşkanı Demirel çıkmış TV ye Mustafa abi yine aynı şeyleri söylemiş. Köylüler Ecevit belki akrabasıdır bunu da tanıyacak değil herhalde diye yine tutmuşlar Ankara nın yolunu. Yine Demirel mustafa abi yi görünce elini öpmeye kalkmış. Köylüler mustafa abiye büyük saygı duymaya başlamışlar.
Derken bi gün TV ye dönemin ABD başkanı Clinton çıkmış. Herkes susmuş Mustafa abiye bakmış. Mustafa abi yine elimde büyüdü diye başlamış konuşmaya. Köylüler yuh artık o kadarda olamaz demişler.
Toplanıp borç harç ABD ye gitmişler. Beyaz Sarayın önüne geldiklerinde korumalar sadece mustafa abinin içeri girmesine izin vermişler. O da köylülere siz aşağıda bekleyin biz size balkondan el sallarız demiş. 10-15 dakika sonra balkonda iki kişi belirmiş. Köylüler suratları tam seçemiyorlarmış. O sırada oradan geçmekte olan Micheal jordan a senin boyun uzun şu balkonda el sallayan kim bi bakıver demişler.
jordan bi süre bakmış sonra valla el sallayanı bilmiyorum ama yanındaki bizim mustafa abi demiş.

Ecevit

Uluslararası cerrahlar konferansı bittikten sonra bir Amerikalı,
bir İngiliz bir de Türk cerrah beraber birşeyler içmeye giderler.
İngiliz başlar anlatmaya
"Geçen gün bir iş kazası geçirmiş birini getirdiler.Adam presin içine sıkışmış. Sadece sol küçük parmagı vardı. Bizim elemanlarımız öyle iyi çalıştılarki ki önce parmağa bir el, sonra kol, sonra da vucut yaptılar. Adam taburcu olunca o kadar verimli bir işçi oldu ki onun yüzünden 5 işçi işsiz kaldi"
Amerikali söz alır:
"Bana ise geçen gün bir saç getirdiler. Adam nükleer reaktörün icinde kalmis. Sadece saçı vardi. Oldukca iyi bir
calisma ile once saca bir baş, sonra vucut vs. yaptik. Adam taburcu oldugunda o kadar verimli oldu ki onun yuzunden 20 kisi issiz kaldi"
Türk söz alır,
"Geçen yolda gidiyordum. Bir osuruk kokusu aldım. Hemen osuruğu bir çantaya doldurdum. Labaratuara gidip o osuruğa uygun bir göt deliği yaptık. Sonra deliğe uygun bir göt yaptık. En sonunda göte uygun bir vucud yaptık. Ortaya bir ADAM çıktı. Adamın adı Ecevit ti. O kadar verimli oldu ki bütün ülke şimdi onun yüzünden işsiz!"

Başbakan Ecevit

Ecevit basbakanliktan ayrildiktan sonra Rahsaniyla artik yuvasinda mütevazi bir hayat sürüyor.... birgün telefonu çaliyor, ortada artik sekreteri vs olmadigi için tabi kendi telefonuna kendi bakmak zorunda.......telefonu açinca bir adam sesi:
- Iyi günler, TC Basbakaniyla görüsebilir miyim?

Ecevit gülüyor:
- Bayim ben artik TC Basbakani diilim.....

Bunun üzerine telefon kapaniyor... derken 5 dakika sonra tekrar telefon......Ecevit açiyor, yine ayni adam..

- Iyi günler, TC Basbakani lütfen?

Ecevit sasiriyor.....
- Az önce arayan siz diil miydiniz? Bakin ben artik TC Basbakani diilim.....

Telefon yine kapaniyor....... Ecevit tam yerine oturucakken tekrar telefon çaliyor...
- Iyi günler, TC Basbakani orada mi?

Ecevit artik çok kiziyor:
- SEN LAFTAN ANLAMAZ MISIN????? KAÇ KERE SÖYLEMEM GEREKIYOR, BEN ARTIK TC.BASBAKANI DIILIM...!!

Bunun üzerine karsi taraf gülüyor:
- BILIYORUM...........BILIYORUM.AMA TEKRAR TEKRAR DUYMAK ÇOK HOSUMA GIDIYOR...!!!

Ticari Zeka

İş adamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi..."
Berber çocuğa seslenir: "Ali, buraya gel!". Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar.Berber işadamının kulağına sessizce, "bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde bir milyon, diger elinde yirmimilyon luk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: "Hangisini istiyorsan alabilirsin?" Çocuk dalgın dalgın bir bir milyona bir de yirmimilyona bakar ve sonunda bir milyonluk banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır.Berber işadamına döner ve gülerek: "Gördün mü? Sana söylemiştim." der.Traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali yi görür. Yanına giderek, neden yirmimilyonluk değil de, bir milyonluk banknotu aldığını sorar.Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:

"Hehehe... Eğer yirmimilyonluğu alırsam oyun biter.

M.Akif Ersoy

Eski Milletvekillerinden, dinine imanina yani müslümanliga cok bagli olan birisi olan Mehmet Akif Ersoy un kendisine meclis de onu sevmeyen bir millet vekili tarafindan su soru sorulur:
- Mehmet bey ya siz veteriner degilmiydiniz?
Bunun üzerine Mehmet Akif Bey cevabi yapistirir:
- Evet, bir yeriniz mi agiriyordu?

Saddam İle Demirel

-Bir gün Saddam ile Demirel bir araya gelmiş.Sohbet ediyorlarmış.Saddam Demirel e 2 soru soracağını bilirse Irak ı Demirel e vereceğini söylemiş.Demirel de kabul etmiş.Saddam ilk soruyu sormuş :
-2 tekerlekli insan taşır nedir bu?
demiş. Demirel:
- Bisiklet demiş.
Saddam:
Bisiklet olduğunu bildinde Bianchi olduğunu bilemedin...
demiş.Saddam 2.soruyu sormuş:
- 4 tekerlekli insan taşır nedir bu?
demiş.Demirel:
- Araba
demiş.Saddam:
- Araba olduğunu bildinde Mercedes olduğunu bilemedin...
demiş.Demirel sinirlenmiş...ve Saddam a:
- Ben sana 1 soru soracam bilirsen Türkiye yi verecem
demiş ve sormuş:
- Kadınlarda bulunur kıllı bir şeydir
demiş? Saddam:
- *m
demiş...Demirel de kahkahayla:
- *m olduğunu bildinde ANANIN *MI olduğunu bilemedin...
demiş...

5 Sterlin

- 2.Dünya savaşı esnasında İngiltere Başbakanı Churchill konuşma yapmak üzere bir taksiye binerek radyoya gitmektedir.
Radyo ya gelince taksiyi durduran Churchill :
- Beni 20-30 dakika bekle tekrar döneceğim.
Taksici :
- Malesef efendim. Ben Başbakanı dinlemek üzere eve gideceğim.
Taksicinin bu duyarlılığından dolayı memnun olan Churchill taksiciye 5 sterlin bahşiş verir.
Karanlıkta Churchill i tanımayan Taksi şöförü:
- S*kerim Churchill i, emrinizdeyim efendim.

Politikacılar

Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için TEKSAS ta dolaşıyorlarmış. Otobüs büyük bir çiftliğin yanından geçerken, otobüs şoförün dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçmuş. Çiftçi koşarak gelmiş, gece kurda kusa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah, Şerif soruşturma için çiftliğe gelmiş. Çiftçiye sormuş: "Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek...Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?" Çiftçi cevap vermiş: "Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz. Nasıl yalan söylerler! ".

Sarışın ve Ayna

İki sarışın yolda yürürken yerde bir makyaj aynası gözlerine ilişir. ilk sarışın kapağını açar ve bakar :
- Resimdeki yüz bana çok tanıdık geldi şekerim... der. Sıra ikinci sarışındadır, aynayı arkadaşının elinden çekistirir ve şöyle der :
- Tabii ki tanıdık gelecek aptal, bu benim...

Alkol Muayenesi

Miami de üstü açık spor arabasıyla gezen sarışın afet i trafik polisi durdurur.
- Hanımefendi ehliyetinizi görebilirmiyim ?
- Nedir o?
- Hani araç kullanırken yanınızda taşımanız gereken belge,kredi kartı boyutlarında ve üzerinde resminiz olur.
- Sarışın bayan çantasını aracın koltuğuna boşaltır ve ehliyeti bulur ve memura uzatır.
- Hanımefendi ruhsatı görebilirmiyim ?
- Oda ne ?
- Tabiri caiz ise aracınızın kimlik kartı. Genelde torpido gözünde bulunur.
- Bayan torpido gözünü bulur ruhsatı uzatır.
- Trafik polisi evrakları alıp aracına biner ve merkezle telsiz bağlantısı kurar. Merkezdeki görevli memur aracı kullanan sarışın mı diye sorar ?
- Evet
- Peki süper bir mini eteği varmı ?
- Evet
- Göğüsleri gömleğinden taşıyor mu ?
- Evet
- O zaman sen ona doğru yaklaş ve fermuarını indir.
- Polis memuru merkezdeki arkadaşına bağırarak böyle bir şey yapamayacağını söyler ama ısrarlara fazla dayanamaz. Sarışın bayanın yanına yaklaşıp fermuarını indirir.
- SARIŞIN BAYAN ÇOK ŞAŞIRIR . YİNE Mİ ALKOL MUAYENESİ !!!

Yakından bakayım

Sarışın bomba partinin en önemli kişisi oluverdi birden.
Hemen tüm erkekler etrafına toplanıverdiler. Köşede bir kadın kocasının kulağına fısıldadı;
- Anlamıyorum, erkekler onda ne buluyorlar .
adam;
- Ben de.... gidip bir yakından bakayım.

Doktor

Sarışın yanmış iki kulağıyla doktora gider.
Doktor;
- Kulaklarına ne oldu .
sarışın;
- Ütü yapıyordum ve telefon çaldı. Ben de telefon diye ütüyü koydum kulağıma .
Doktor;
- Peki öteki kulağına ne oldu? .
sarışın;
- Lanet olası tekrar aradı

Buranın yöneticisi kim?

Amerika da küçük bir kasabada tenha bir pub.. Hayli çarpıcı bir sarışın bara doğru yaklaşır ve barmene doğru eğilir.. Barmen hemen karşılık verir, o da eğilir barın üzerinden sarışına doğru.. Sarışının hareketleri de, sesi de iç gıcıklayıcıdır.. Elini uzatır, parmaklarını barmenin sakallarının içine sokarken konuşur;
- Buranın yöneticisi senmisin? .
Sarışın, barmenin yüzünü iki eli ile okşarken adam yanıt verir;
- Pek sayılmam .
Kadın ellerini barmenin sakallarından saçlarına kaydırırken gene kısık sesle fısıldar;
- Bana yöneticiyi çağırabilirmisin hemen, ona söyleyeceklerim var .
Adamın nefesi kesilir;
- Şu anda çağırmama imkan yok .
Tahrik olduğu artık iyice anlaşılmaktadır..
- Bana söyleyin, ben yardım edebilirim belki .
- Tabii edebilirsin der, sarışın iyice kısıklaştırdığı sesi ile; Bu sırada parmaklarını barmenin ağzına uzatmış, adamın onları emmesine de izin vermiştir..
- Tabii yardım edebilirsin hayatım Ona de ki, bayanlar tuvaletinde, tuvalet kağıdı kalmamış!

Bir puan

Sarışın bir hatun eski okulunu ziyaret etmiş. Spor salonunun duvarlarında eskiden oyuncusu olduğu basket takımının fotoğrafları varmış. Fotoğrafları incelerken birden;
- Yaa niye hep bir puan farkla kaybetmişler 77-78, 78-79, 79-80.

Serinlemek

Bir sarışın, bir kızıl saçlı ve bir esmer kadın çölün ortasında arabayla yol almaktadırlar. Hava korkunç sıcaktır. Arabanın motoru birden stop eder.
İnip baktıklarında, motoru tekrar çalıştıramayacaklarını anlarlar. Mecburen çölde uzunca bir yürüyüş yapmaları gerektiğinden, her biri arabadan bir şeyler alır.
Esmer, bir şişe su, kızıl saçlı bir paket bisküvi ve sarışın da arabanın kapısını söküp alır. Çölde yürümeye başlarlar ve bir süre sonra dinlenmek için mola verirler.
Mola sırasında sarışın ve esmer kadınlar kızıl saçlıya döner ve niye bir paket bisküvi aldığını sorarlar.
- Acıkırsam yerim, diye düşündüm cevabını verir kızıl saçlı.
- çölde ne kadar yürüyeceğimiz belli değil .
Hepsi de bunun çok mantıklı olduğunu düşünür. Ve sonra sarışın kadınla kızıl saçlı olanı esmere döner ve niye yanına bir şişe su aldığını sorarlar.
- Eğer susarsam, yanımda içecek bir şeyim olması gerektiğini düşündüm . diye cevaplar esmer kadın;
- Evet, bu çok akıllıca bir fikir diye düşünür diğer ikisi.
En sonunda esmer ve kızıl saçlı kadınlar sarışına dönerler ve arabanın kapısını niçin söküp aldığını sorarlar.
- Şeyy.. çok sıcak olursa pencereyi açıp serinlerim diye düşündüm.

Sarışın öğretmen

Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja başlar, çok heveslidir.
Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür. Çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler. Bir süre sonra sarışın çocuğun yine tek başına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak;
- Senin arkadaşın olmamı istermisin? diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte;
- tamam der.
İlerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen;
- Bütün çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun? .
Afallayan çocuk hayretle cevap verir;
- Çünkü ben kaleciyim...

Anlatmam

Bardaki taburede oturan kör adamın biri barmene;
- Hey! Bir sarışın fıkrası duymak istermisin? demiş.
Barmen birden tamamıyle sessizleşmiş. Yanındaki adam fısıltı ile ona;
- Fıkrayı anlatmadan önce bilmen gereken bir şey var barmen sarışın, fedai sarışın, ben de 1.95 boyunda, 200 kg ağırlığında karatede kara kuşaklı bir sarışınım. Bununla birlikte yanımda oturan adam 2.02 boyunda, 225 kilo ağırlığında sarışın bir halterci. Senin sağındaki arkadaş ise 2.20 boyunda, 300 kg ağırlığında sarışın bir güreşçi. Bunu ciddi olarak düşün bayım. Hala bu fıkrayı anlatmak istiyormusun?
Kör adam;
- Hayır, en az beş kez açıklamak zorunda kalırım...

Loto

Brandi adında sarışın bir iş kadınının işleri çok kötü gidiyormuş. İflas edince yardım için Tanrıya başvurmaya karar vermiş. Gece yatmadan başlamış duaya;
- Tanrım, iflas ettim ve işyerimi kaybettim eğer yakın zamanda elime para geçmezse evimi de kaybedeceğim lütfen lotoyu kazanmamı sağla .
Ertesi gün o haftanın loto çekilişi yapılmış ve başka biri kazanmış. Yine bir loto çekilişi öncesinde kadın yine dua etmiş;
- Tanrım, işyerimi kaybettim, evim, kaybettim, eğer yakın zamanda elime para geçmezse arabamı da kaybedeceğim lüften yarın ki lotoyu kazanmamı sağla .
Ertesi gün lotoyu yine bir başkası kazanmış. Sonraki loto arefesinde kadın yine dua etmeye başlamış;
- Tanrım, beni neden unuttun? işyerimi, evimi, arabamı kaybettim, çok zor durumdayım, lütfen, lütfen bu sefer ki lotoyu kazanmamı sağla işlerimi yoluna koyayım .
Birdenbire ortalık ilahi bir beyaz ışıkla aydınlanırken gök aralanmış ve tanrı seslenmiş;
- Brandi kızım, lotoyu kazanmak için önce loto bileti alman lazım...

Kahraman görevli

Sarışın bir gün ata binmeye karar veriyor. Daha önceden hiç ders almamasına rağmen yardım istemeden sıçrayarak atın üstüne çıkmayı başarır. Ancak atın üstüne çıktığı anda at harekete geçer ve hızlanarak yola koyuluyor. Biraz ürken sarışın atın boynuna sıkıca tutunur. Bu arada at biraz daha huysuzlanarak üstündekini atacakmış gibi çırpınmaya başlar. Sarışın atın altına doğru kayarken can havli ile atın yelesine tutunur. Bir eli yelede bir ayağı üzenğide yere düşecek gibi hızla hareket eden atın altında durmaya çalışırken, lunaparkın kahraman görevlisi gelerek atlı karıncayı durdurur.

bir şans daha

Bir gün bütün sarışınlar toplanıp aptal sarışın imajını ortadan kaldırmak için aralarından bir kişiyi seçip büyük bir stadyumda jüri önüne çıkartırlar.
Jüri sorar;
- 4 kere 4 kaç eder? .
Sarışın düşünür düşünür ve;
- 44 cevabını verir.
Bütün stadtaki sarışınlar ayağa kalkıp bi şans daha bi şans daha diye bağarırlar.
Jüri bir şans daha verir ve sorar;
- 3 kere 3 kaç eder .
Sarışın;
- 33 diye cevap verir.
Jüri yanlış olduğunu söyleyince bütün stadtaki sarışınlar yine ayağa kalkarak bi şans daha bi şans daha der.
Jüri son bir şans verir ve sorar;
- 2 kere 2 kaç eder? .
Bizim sarışın cevap verir;
- 4 ve aniden bütün stad ayağa fırlar;
- bi şans daha bi şans daha...

Oje

Irza geçme davasında yargıç, davacı Sarışın kadına sorar:
- Sanık üzerinize atıldı, elbiselerinizi yırttı ve şiddetle size saldırdı peki, kendinizi hiç savunmayı denemediniz mi? .
Kadın:
- Onu yapamadım sayın yargıç, tırnaklarımın ojesi henüz kurumamıştı

Hadi birlikte arayalim

İki adam Akmerkez de karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış.
Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar.
- Ne oluyor birader demeye kalmamış, birisi;
- Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum demiş.
Diğeri;
- sende kusura bakma ama bende karımı arıyorum demiş.
Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki;
- Arkadaşım madem ikimizde karılarımızı arıyoruz, karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım eğer rastlarsak saat 12 de Mac Donalds ın önüne gitmesini söyleriz demiş.
Diğeri;
- tamam demiş ve başlamış karısını tarif etmeye;
- Benim karım sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1.75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etekli tek parça elbise giyiyor demiş.
Ve diğer adama;
- Senin karın nasıl biri diye sormuş.
Diğer adam;
- *iktiret benimkini seninkini arıyalım

6 ay sonra

Bir sarisinin ablasi hamiledir. Aradan 3 ay gecer, ama sarisinin bundan daha haberi yoktur. Ablasi:
- 6 ay sonra teyze olacaksin.
Sarisin kiz aglamaya baslar. Ablasi sorar:
- Neden agliyorsun.
Sarisin:
- Ben teyze olmak istemiyorum, ben hemsire olmak istiyorum...

Çare yok

Vaktin birinde bir doktorun yolu bir köye düşmüş. Bakmış köylüler dertli bir şekilde oturmuş düşünüyorlar, merak edip sormuş;
- Ne var? Nedir derdiniz? .
- Genç bir kadın var çok hasta ölüyor .
Doktor;
- Bir de ben bakayım demiş.
Alıp doktoru genç kadının evine götürmüşler. Doktor hastanın odasına girmiş. Herkesi dışarı çıkarmış. Genç kadını muayene etmiş. Kadının hastalığı basit bir soğuk alğınlığı. Ancak ateşi çok yükseldiği için bayğın halde kendinde değil. Doktor hemen bir iğne yapmış. O sırada kadının bacakları açılmış. Güzel de bir kadın. Doktor dayanamayıp kadının koynuna girivermiş. Ama o sırada köylüler, pencereden doktoru seyrediyorlarmış. Bir süre sonra doktor kadının odasından çıkmış.
- Yarın sabaha iyileşir diye de köylüleri telkinde bulunmuş.
Gerçekten kadın ertesi sabah iyileşmiş. Doktor da birkaç gün sonra köyden ayrılmış.
Aradan bir yıl geçmiş doktorun yolu yine aynı köye düşmüş. Bakmış köylüler yine çok dertli.
- Ne oldu? Ne var? .
- Bizim ağanın karısı çok hasta ölüyor .
Doktor;
- Bir de ben bakayım demiş.
Köylüler umutsuzca başlarını sallamışlar.
- Hiç zahmet etme doktor bey, bütün köyün erkeklerine ağa emir verdi. Hepimiz sıra ile senin yöntemlerini uyğuladık, ama nafile iyileşmiyor...

Olay yeri

Tecavüze uğrayan genç kadın yakışıklı avukatına başından geçenleri anlattıktan sonra avukat sorar;
- Peki, ne yapmamı istiyorsunuz? .
Kadın şehvetli bir şekilde;
- Hele siz olay yerini bir inceleyin de...

Kurallar

Tipik bir maço adam, çok hoş bir sarışınla evlenir ve nikahın hemen ardından,kurallarını ortaya koyar :
"Eve ne zaman istersem, saat kacta istersem, ki herseyden once eger istersem, o zaman gelirim ve senden bu konuyla ilgili bir tartışma istemiyorum. Ben baska bir sey soylemedikce, her aksam yemek masasini kusursuz istiyorum.Istedigim zaman eski kız arkadaşlarımla içmeye ve kağıt oynamaya giderim ve bana bu konuda güçlük çıkarma sakın. Bunlar benim kurallarım.Yorumun var mi?"

Kadın: "Hayır, benim için sakıncasi yok.Yalnız şunu bil ki, burada her gece saat 7 de sex yapılacak, sen olsan da, olmasan da...

Gerçek Sarışın

CASINODA iki görevli sıkıntıdan patlamış bir şekilde barbut masasında
dikiliyorlarmış...
Derken içeri fıstık gibi bir sarışın girmiş, masaya 10 bin dolar koymuş
veee;
Baylar, umarım sizin için sorun olmaz ama, ben çıplakken kendimi daha
şanslı hissediyorum diyerek oracıkta çırılçıplak soyunmuş...
Sonra elindeki zara öpücük kondurmuş ve;
Haydi tatlım, bana yeni kıyafetler lazım diye, zarı fırlatmış...
Ve, Evet!.. Evet!.., Kazandım!.. diye, sevinç çığlıkları atarak iki
adama sarılıp öpmüş, kıyafetlerini toplamış, masadaki bütün paraları almış
ve koşa koşa gitmiş...
İki adam da bakakalmışlar... Biri vaovv demiş, ne kadındı be... peki kaç atmıştı?
Öteki cevap vermiş; Bilmeem...
KISSADAN HİSSE:

Bütün sarışınlar aptal değildir, ama bütün erkekler erkektir...

Bilmem ki

Çok güzel bir sarışının otomobilinin lastiği patlamış.
Arabayı yolun kenarına çekip beklemeye başlamış, birkaç dakika geçmeden, yoldan geçen başka bir araba durmuş, içindeki adam inip, büyük bir nezaketle sarışına;
- Yardıma ihtiyacınız var mı? diye sormuş.
Sarışın;
- Bilmem ki, arabamın lastiği patladı ...
Adam hemen aletlerini toparlayıp, arabanın tekerleğini çıkarmış, kan ter içinde lastiği tamir etmiş ve yeniden yerine takmış.
Konuşa konuşa iyice ahbaplığı ilerletmişler, sıra randevu istemeye gelmiş;
- Acaba sizinle bir daha nerede görüşebiliriz? .
Kadın, çapkın bir ifade ile;
- Valla bilmem ki.. Arabamın lastiği bir daha ne zaman patlar.

Vantrolog

Vantrolog eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın fıkraları anlatıyormuş. Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yüksek sesle;
- Affedersiniz .
Bu çıkış üzerine Vantrolog ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya başlamışlar.
sarışın;
- Görüyorum ki sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar yapmaktasınız, peki söylermisiniz, bu kanıya nereden vardınız tek suçumuz saçımızın rengi mi yani, sizin bu yaptığınız ırkçılık olmuyor mu? kadınların bir çoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki kadınlara da hakaret etmiş olmuyor musunuz? tanımadığınız bu kadar kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu? .
Bunun üzerine Vantrolog çok mahçup ve üzgün bir yüz ifadesiyle;
- Şey, ben özür dilerim, sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi ...
Sarışın Vantrolog un sözünü keser ve;
- Ben sizle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla konuşuyorum! Siz onu savunmayın, o cevap versin.

Uğursuz Kadın

Cafer komadadır, yanında ise karısı... Cafer in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar;
- İlk işten kovulduğum zaman yanımdaydın. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep baş ucumdaydın ...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
- Şimdi komadayım yine başucumdasın sonunda anladım ama, çok geç oldu yahu sen ne uğursuz karısın...

Kütüphane

Sarışının biri kütüphaneye girmiş ve direk bankoya yönelerek görevliden bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması istemiş. Görevlinin saf saf yüzüne baktığını gören sarışın bu sefer daha yüksek sesle;
- Anlatamadım galiba beyefendi, bana bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması demiş.
Artık iyice sinirlenen görevli;
- Hanfendi burası kütüphane! demiş.
Sarışının yüzü kıpkırmızı olmuş, özür dileyip çok çok kısık bir sesle fısıldayarak;
- Pardon pardon, bana bir hamburger, bir kola, birde patates kızartması..

Tanık

Vinç operatörünün yanlış bir hareketi yüzünden vinç zincirlerine bağlı bulunan kocaman,
köklerinden sökülmüş bir ağaç birden kayar ve yol üzerinde harekete hazır bekleyen otomobilin kenarına çarpar.
Otomobildeki sarışın hışımla dışarı fırlar ve bağırır :
- Benimle birlikte gelin ve bu olayı kocama anlatın!
Sarışın yatıştırılmaya ve vinç sahibi şirketin gerekli sigorta ödemesini yapmaya hazır olduğu anlatılmaya çalışılır ama sarışın ısrar eder :
- Olmaz.. Her şeyden önce, kocamın karşısına bu kez benim bir ağaca değil, ağacın bana çarptığını doğrulayacak bir tanık götürmeliyim.

Şef

Bir büroda biri sarışın, biri esmer ve biri kumral üç kadın, bir bayan şefin sekreteri olarak çalışıyorlarmış. Bakmışlar ki şefleri her çarşamba günü iş saatinden bir-iki saat önce bürodan tüyüp gidiyor. Bir süre sonra kendi aralarında o halde biz de şef gider gitmez erken kaçalım diye anlaşmışlar.
Ertesi çarşamba şef gider gitmez bunların üçü de erkenden tüymüşler. Esmer olan çarşıya gitmiş, alış, verişini yapmış, zamanını değerlendirmiş. Kumral önce bir berbere gitmiş, sonra da çıkıp bir sinemaya girmiş. Keyifli bir öğleden sonrası geçirmiş. Sarışın ise doğru evine gitmiş. Kapıyı açmış, bakmış şefi ve kocası yatakta sarmaş dolaş. Hiç gürültü yapmadan kapıyı kapamış ve evden çıkmış gitmiş.
Ertesi çarşamba, şef yine erken tüyünce sekreterler hadi biz de gidiyoruz diye hazırlanmaya başladıklarında sarışın dönmüş ve;
- Yook! Ben yokum, öyle erken falan tüymem! Geçen defa az kalsın şefe yakalanıyordum.

Okullu sarışın

okuldan gelen kız koşarak mutfağa annesinin yanına gelmiş;
- Anne, annecim, okulda bu gün alfabeyi saydık, herkes C ye kadar saydı, ben G ye kadar.. bak;
- A, B, C, D, E, F, G .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
Çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ertesi gün;
- Anne, annecim, okulda bu gün sayı saydık, herkes 4 e kadar saydı, ben 9 a kadar.. bak, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
Çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ve ertesi gün;
- Anne, bu gün beden eğitimi dersinde soyunma odasındaydık, bütün kızların göğsü tahta gibi dümdüzdü, bir tek benim göğüslerim kocamandı. Bu da sarışın olduğum için di mi annecim .
Anne;
- Hayır yavrum, onlar 7 sen 24 yaşında olduğun için...

Neden herkes sarışın olur

birgün erkeklere sormuşlar neden sarışınlar daha seksidir diye.....erkeler cevap vermiş sarışınlar ticari taksiye benzerler paran oldugu müddetçe sarışınları kullanım hakkı senindir.

Sarışından sarışına

Bir sarışının para sıkıntısı varmış. Çaresiz, bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş.
Parkta bir çocuğu yakalayıp;
- seni kaçırıyorum demiş ve bir fidye notu yazmış;
- Çocuğunuzu kaçırdım, onu tekrar görmek istiyorsanız, bir kesekağıdına 10 bin dolar koyup oyun parkının kuzey tarafındaki kayın ağacının kovuğuna bırakın . İmza: Bir sarışın.
Sonra da, yazdığı notu bir iğne ile çocuğun sırtına iliştirdikten sonra;
- git bu notu anne babana göster diyerek çocuğu evine yollamış.
Ertesi gün sarışın parka gidip, ağacın kovuğuna bakmış, gerçekten de bir kese kağıdı ve içinde de 10 bin dolar var.
Bir de not;
- Teessüf ederim. Bir sarışın, böyle bir şeyi başka bir sarışının oğluna nasıl yapar?

Yere bırakın

Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar. İtfaiye hemen olay mahalline gelmiş, gerekli cihazları çıkarmış. Çatıdan atlayanları tutmak için yanlarında getirdikleri çarşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler;
- Atlayın bu tek şansımız .
Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış. Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler. Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış. İtfaiyeciler tekrar çatıya seslenmişler;
- Hadi atlayın yoksa kurtulamayacaksın . Kızıl saçlı aşağıya bağırmış;;
- Atlamam biraz önce yaptığınız gibi çarşafı çekersiniz siz . İtfaiyeciler;
- Hayır çekmeyiz biz sadece esmerler için bunu yaparız .
Böyle söylenince, kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşağıya bırakmış. İtfaiyeciler esmer kızda olduğu gibi yine aniden çarşafı kenara çekince, kızıl saçlı da elmalı kek gibi yere serilmiş.
Çatıda sadece sarışın kalmış. İtfaiyeciler daha önce de yaptıkları gibi;
- Atla atla yoksa yanarak öleceksin .
Sarışın;
- Kesinlikle atlamam iki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz, ben atlarken de çekersiniz .
İtfaiyeciler;
- Kesinlikle çekmeyeceğiz söz veriyoruz .
Sarışın kız;
- Bakın, sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. Şimdi çarşafı yere bırakın ve etrafından çekilin ...

Dile benden ne dilersen

Yaşlıca bir bayan evindeki koltuğunda oturup uzun geçmiş hayatını gözden geçirirken birden bir peri karşısına çıkıverir ve ona 3 dilekte bulunabileceğini söyler.
- Peki der yaşlı kadın.
- Zengin olmak istiyorum .
Peri bir el hareketiyle kadının koltuğunu som altına çevirir.
- ikinci olarak ta güzel ve genç bir prenses olmak istiyorum der.
Birden başında paha biçilemez bir tacı olan dünya güzeli bir prenses oluverir.
- üçüncü ve son olarak ne istersin diye sorar peri.
O sırada yaşlı köpeği ağır bir şekilde kafasını kaldırır ve zayıf bir "hav" sesi çıkartır.
Prenses çok sevdiği köpeğine bakar ve şöyle der;
- Kopeğimi yakışıklı bir prense dönüştürebilirmisin? .
Tam o anda, şimdi güzel bir prenses olan yaşlı kadının önünde dünyada hiç kimsenin görmediği kadar yakışıklı bir prense dönüşür köpek.
Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklıdır bu prens.
Kadın ona büyük bir hayranlıkla bakar ve o anda ona aşık oluverir. Prens ona doğru yaklaştığında kadının heyecandan dizleri titremeye başlar.
Prens ona doğru eğilir ve dudakları neredeyse kadının kulağına değecek şekilde şöyle fısıldar;
- Eminim şimdi, zamanında beni hadım ettirdiğine çok pişmansın .

Karlı oyun

New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın aptal görünüşlü bir hanım yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. kabul görünce oyunu anlatıyor;
- Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim . Ve ilk soruyu soruyor;
- Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır? .
Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış. Soru sorma sırası sarışına gelmiş;
- Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla aşağı inen şey nedir? .
Adam dakikalarca düşünmüş... Yanıtı bulamamış. Cüzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş;
- Cevap ne? .
- Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış

37 Ekran Tv

Bir gün sarışın kadının biri süslenmiş püslenmiş sokağa çıkmış gidiyor. İlerlerken beyaz eşya satan bir dükkana giriyor.
Havalı bir şekilde dükkanda biraz turladıktan sonra genç kasiyer yaklaşıp;
-Şurdaki 37 Ekran Tvnin fiyatını öğrenmek istiyorum.
Kasiyer;
-Kusura bakmayın hanımefendi ama sarışınlara satış yapmıyoruz, der.

Bunun üzerine kadın sinirlenir ve dükkanı terkeder. Bir hafta sonra kadın saçlarını siyaha boyatır ve koyu bir makyaş yaparak kendini esmerleştirir. Aynı dükkana gene gelir. Dükkanı yine turlar ve kasiyere sorar;
-37 ekran Tv satın almak istiyorum. Fiyatı ne durumda acaba?
Kasiyer;
-Çok üzgünüm sarışınlara satışımız yoktur.

Kadın bunu duyunca çok sinirlenir ve ayrıca çok merak eder kasiyerin kendisini nasıl tanıdığını. Bu merakla sorar.
-Beyefendi bu gelişimde saçımı boyattım makyajımı değiştirdim ama siz beni tanıdınız. Nasıl oldu bu?

Kasiyer cevap verir;
-Çok basit hanımefendi, o baktığınız 37 ekran Tv değil, mikrodalga fırın.

Amerika Yolcusu

Günün birinde İstanbul da sarışının biri hayat tan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.
Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup;
- Bak, yaşaman için çok neden var, yarın sabah gemim Amerika ya gitmek üzere demir alacak, eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim, sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım demiş.
Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok belki de Amerika ya gidip yeni bir başlanğıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış. Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabah a kadar sevişiyorlarmış.
Birkaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış. Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da;
- Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım, o bana hergün yemek getiriyor ve Amerika ya gitmemi sağlıyor, ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum . demiş.
Kaptan;
- Seninle seviştiği kesin küçük hanım demiş.
- Yalnız bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru ...

Kadın Mantığı

Kocası sabah karanlığında balığa çıkmayı, sarışın kadınsa kitap okumayı çok seviyormuş. Bir gün Adam bir kaç saat balık avından sonra eve yorgun bir şekilde gelir ve uyumak için yatağa geçer. Sarışında fırsat bu fırsat deyip kocasının kayığına binip, çevreyi tanımadığı halde denizde biraz açılır, sonra bir yerde durur ve kitabını eline alıp okumaya başlar. Bir süre sonra güvenlik gelir ve sarışına;
- Günaydın, siz burada ne yapıyorsunuz .
diye sorar.
Sarışında;
- Okuyorum der.
Bunun üzerine Görevli adam;
- Burada avlanmak yasak der.
Sarışında;
- Ben zaten avlanmıyorum ki, görüyorsunuz der.
Görevlide;
- Ama gördüğüm kadarıyla avlanmak için gerekli olan tüm
takımlar yanınızda. Sizi maalesef buradan götürüp ceza yazmak zorundayım der.
Sarışında;
- Eğer siz bunu yaparsanız bende size tecavüz davası açarım der. Görevlide;
- Fakat ben size dokunmadım bile der.
Bunun üzerine Sarışın;
- Ama gördüğüm kadarıyla tüm takımlarınız yanınızda diye cevap verir.

Sen beni ne sandın

Adamın biri çok lüks bir restorana girmiş yemeğini ısmarlamış gelmesini beklerken bir bakmış yan masada sarışın, iri göğüslü uzun bacaklı bir fıstık bir süre ağzı 5 karış açık vaziyette baktıktan sonra dayanamamış garsonu çağırmış;
- Yan masadaki şu nefis yaratığı görüyomusun ona en pahalı şarabınızdan ısmarlamak istiyorum .
Böylece garson restorandaki en pahalı şaraptan 1 şişeyi bizim fıstığa götürmüş kadın bir şişeye bakmış bir adama bakmış ve çantasından bir kağıt çıkarıp bişiler yazmış, adama götürmesi için garsona vermiş.
Garson kağıdı adama vermiş adam bir bakmış ki şöyle yazıyor;
- Bayım, eğer garajınızda son model bir BMW, banka hesabınızda 10 milyon ve bacaklarınızın arasında da 20 cm lik bir şeyiniz varsa gönderdiğiniz şişeyi zevkle kabul ederim .
Adam bunları okuduktan sonra bir an durmuş, o da bir kağıt çıkarıp bişiler karalamış ve garsona vermiş;
- bayana götür bunu demiş garson notu götürmüş sarışın afet kağıdı açmış ve aynen şöyle yazıyor;
- Sadece bilmeni istedim benim garajımda bir Ferrari Testarosa, bir BMW 850iL ve bir de Mercedes 560SEL var, banka hesabımda ise tam 30 milyon dolar var ama senin gibi muhteşem bir kadın için bile 3 cm. kestirmeye hiç niyetim yok onun için şişeyi geri gönder...

Usta dişçi

Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Hanği kapıyı... Yatak odasının kapısını tabii. Soyunmuşlar.. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş;
- Siz dişçisiniz galiba .
adam;
- Evet demiş.
- Nerden anladınız? .
- Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de .
Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış;
- Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız .
Adam hafiften kasılmış. Yatağın baş ucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş;
- Peki bunu nerden anladınız? .
- Hiçbir şey hissetmedim de ...

Kalk kendin al

Soğuk ve karlı bir günde bir işadamıyla sarışın sekreteri yollarını kaybetmişler ve bir ormanda kaybolmuşlar.
Bir süre sonrada arabaları bozulmuş ve arabayı terketmek zorunda kalmışlar.
Zor ve uzun bir yürüyüşten sonra ormanın içinde bir kulübe bulmuşler ve kendilerini hemen bu kulübenin içine atmışlar.
Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürüde battaniye olduğunu görürmüşler.
Adam bir centilmen olarak sekretere onun yatakta yatabileceğini söylemiş ve kendide uyku tulumu alıp yere yatmış.
Adam yattıktan birkaç dakika sonra sarışından bir ses gelmiş,
- Efendim, ben çok üşüyorum.
Adam tulumun fermuarını açmış ve kalkıp sarışına bir battaniye vermiş ve sonra yine yatmış.
Tam uyumak üzereyken sarışın yine,
- Efendim, ben hala çok üşüyorum! demiş.
Adam yine fermuarını açmış, kalkmış ve sarışına bir battaniye daha vermiş.
Sonra aynı sakinlikle uyku tulumunun içine girip, fermuarı çekmiş.
Tam uykuya dalacağı sırada sarışın yine,
- Efendim, ama ben çooooook üşüyorum. demiş.
Adam sarışına dönüp,
- Burası ıssız bir yer. Ne olduğunu kimse görmez. İstiyorsan bir geceliğine karı-koca gibi davranabiliriz. demiş.
Sarışın cilvelenerek,
- Tabii efendim siz nasıl isterseniz. demiş.
Bunun üzerine adam avazı çıktığı kadar bağırmış,
- Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!!!!!".

Soygun

Sarışın ile esmer köşeyi kolay dönmek için banka soymaya karar vermişler...
Esmer bütün gece oturup plan yapmış... Sabah masanın üzerine kağıtları sermiş, soyğunu tüm ayrıntıları ile sarışına anlatmış.
- İyi anladın değil mi? diye sormuş.
- Burası küçük bir semt bankası Bir tek güvenlik görevlisi var işi üç dakikada bitirirsin, ben seni arabada bekleyeceğim .
Binmişler arabaya, gitmişler bankaya esmer motoru çalışır tutarak direksiyonda beklerken, sarışın bankaya girmiş.
5 dk. geçmiş, 10 dk. geçmiş, 15 dk. geçmiş, esmer korkmaya başlamış
tam gaza basıp kaçmaya karar vermişken, bankanın kapısı büyük bir gümbürtüyle sonuna kadar açılmış...
Önde sarışın elinde bir ip... İpin ucuna kasa bağlanmış, sürükleye sürükleye arabaya koşmaya çalışıyor...
Arkasından güvenlik görevlisi;
- DUR diye bağırarak ateş ediyor Ama koşamıyor çünkü pantolonu ve iç çamaşırı dizlerinden aşağıya inmiş sarışın arabaya atlamış esmer gaza basmış ve öfkeyle seslenmiş;
- Bir de bana planı tam anladığını söylemiştin .
- Anladım tabii .
- Ben sana GÜVENLİK GÖREVLİSİNİ BAGLA, KASAYI BOŞALT demiştim gerzek .

Sorun Ne?

Bir profesor 3 kız öğrencisinin " durum degerlendirmesi" yeteneklerini sınamak istemiş... Durumu anlatmış üçüne de ..

-"Denizde bir salın uzerinde yarı çıplak ve yapayanlızsinız. Birden içi erkek dolu bir teknenin size doğru geldiğini görüyorsunuz. Hallerinden belli, bu balıkçı teknesi aylardır denizde ve hiçbiri aylardir kadın yüzü görmemiş. Hepsi aç kurt gibi size bakıyor. Sorunu çözmek için ne yaparsınız. ?"

Kumral kız yanıt vermiş...

-" Salın yönünü akıntıya doğru çevirir, kaçmaya çalışırım..."

Esmer olan daha kabadayı çıkmış...

-" Yanımda bir rambo bıçağı var..Ona sıkı sıkı sarılır, bakalım sala atlayacak erkek kimmiş beklerim..."

Sarışın başını iki yana sallamış...

-" Durumu anladık Hocam da , sorun ne?"

Ayna

Sarışın Kumral ve esmer olmak üzere üç kişi teker teker aynanın karşısına geçmiş bu ayna karşısında yalan söyleyenler kayboluyormuş. esmer aynanın karşısına geçince;
- ben dünyanın en güzeli olduğumu düşünüyorum demiş ve kaybolmuş. kumral;
- aynada kendine bakıp düşünüyorum da ne kadar çekici bir insanım demiş ve o da yokolmuş sıra sarışına gelince o da;
- ben düşünüyorum der demez yokolmuş...

Osuruk

Sarışın alımlı ve güzel bir bayan (manita) lüks bir halı mağazasına girerek yerde duran halının eğilerek fiyatını sorar, yanlız eğilirken gazını kaçırır, çaktırmadan arkasına bakar bozuntuya vermeden;
- güzel bir halı, fiyatı ne kadar? diye sorar.
Tezgahtarda;
- hanfendi siz halıyı görünce osurdunuz, fiyatını duyunca *ıçarsınız demiş.

Golf

Bir cumartesi sabahı.. İki genç kadın golf oynuyorlar. Sarışın olanı topu dikmiş sopayı öyle bir savurmuş ki top havada kurşun gibi uçmuş, öbür delikte golf oynayan bir erkeğe o hızla çarpmış.. Kadınlar dehşet içinde, erkeğin iki elini bacaklarının arasında kelepçeleyip iki büklüm kaldığını görmüşler. Sarışın hızla oraya koşmuş ve özür dilemeye başlamış..
- Lütfen izin verin size yardım edeyim ben bir fizik tedavi uzmanıyım ve eğer izin verirseniz çektiğiniz acıyı azaltabileceğimi biliyorum .
- Yooo.. Yooo.. Gerek yok diye inler gibi konuşmuş adam, elleri hala bacaklarının arasında kelepçeli..
- Önemli değil birkaç dakika içinde düzelirim merak etmeyin . Sarışın ısrar etmiş öyle ısrar etmiş ki adamİ;
- Peki demiş sonunda.. Kadın çok yumuşak hareketlerle adamın ellerini birbirinden ayırıp iki yana sarkıtmış önce.
Sonra adamı çimlere uzatmış. Pantolonun kemerini gevşetmiş.. Elini içeri sokmuş ve masaj yapmaya başlamış biraz sonra sormuş;
- Şimdi nasıl hissediyorsunuz kendinizi .
- Harika demiş adam.
- Harika hissediyorum ama baş parmağım hala fena halde zonkluyor ..

Cem Karaca - Namus Belası

Düştüm mapus damlarına öğüt veren bol olur
Toplasam o öğütleri burdan köye yol olur
Ana baba bacı kardaş dar günümde el olur
Namus belasına kardaş döktüğümüz kan bizim

Hep bir halli Turhalliyiz biz bize benzeriz
Yüz bin kere tövbe eder gene şarap içeriz
At bizim avrat bizim silah bizim şan bizim
Namus belasına kardaş yatarız zindan bizim

Kız gelinim şuna boylum doyamadan biz bize
Besmeleyle yüzün açıp oturmadan diz dize
Almış götürmüşler seni çökertmişler ıssıza
Namus belasına kardaş kıydığimız can bizim

Ağam kurban beyim kurban hallarimi eyledim
Ne bir eksik ne bir fazla hepsi tamam söyledim
Kır kalemi kes cezamı yaşamayı neyleyim
Namus belasına kardaş verdiğimiz can bizim

Fatih Kısaparmak - Karadut

kara dutum, çatal karam, çingenem
nar tanem, nur tanem, bir tanem
ağaç isem dalımsın salkım saçak
petek isem balımsın a gülüm
günahımsın, vebalimsin...

dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
yoluna bir can koyduğum
gökte ararken yerde bulduğum
kara dutum, çatal karam, çingenem

daha nem olacaktın bir tanem
gülen ayvam, ağlayan narımsın
kadınım, kısrağım, karımsın...

Fatih Erkoç - Ellerim Bomboş

Senden ayrılmadan önce bilmiyordum hiç
Hayatın anlamsızlığını
En güzel şeylerin bile yavan kaldığı
Aklımın ucundan geçmezdi

Senmisin bu hallerde olmama sebep
İnanmak gelmiyor içimden
Oysaki durmaksızın süren kavgalar
Meğer aşkın cilveleriymiş

Ellerim bomboş yüreğimde bir sızı
Ateşe atılmış bir demir gibi kor hala
Ellerim bomboş gözümde yaşlarla
Güneşin kavurduğu bir çöldeyim

Senmisin bu hallerde olmama sebep
İnanmak gelmiyor içimden
Oysaki durmaksızın süren kavgalar
Meğer aşkın cilveleriymiş

Ellerim bomboş yüreğimde bir sızı
Ateşe atılmış bir demir gibi kor hala
Ellerim bomboş gözümde yaşlarla
Güneşin kavurduğu bir çöldeyim

Barış Manço - Allahım Güç Ver Bana

Yine sensiz geçen bir gecenin
Buz gibi sabahında
Bu korkunç yalnızlığımda
Seni bekliyorum yanıyor yüreğim

Yine gözyaşlarım yağmur gibi
Yaşıyorum anılarla
Birşeyler kopuyor sanki
Taa şuramda yanıyor yüreğim

Allahım güç ver bana sığındım sana
Bu ne dayanılmaz acı sabır ver bana
Yeter artık çektiklerim bitsin bu ceza
Ümitsiz haykırıyorum ne olur dön bana

Sana yazdığım en son şarkı bu
Artık kırıldı kalemim
Gökler şahidim olsun ki
Seni seviyorum yanıyor yüreğim

Sonbahar yaprakları gibi
Savruldu ümitlerim
Son bir kez duymak istersen
Seni seviyorum yanıyor yüreğim

Allahım güç ver bana sığındım sana
Bu ne dayanılmaz acı sabır ver bana
Yeter artık çektiklerim bitsin bu ceza
Ümitsiz haykırıyorum ne olur dön bana

Barış Manço - Alla Beni Pulla Beni

Alla beni pulla beni al koynuna yar
Gözüm senden başkasını görmez oldu yar
Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar
Alla beni pulla beni al koynuna yar

Senin için dağlar deler yol açarım yar
Senin için denizleri kuruturum yar
Senin için gök kubbeyi yerlere çalarım yar
Canım iste canım bile sana kurban yar

Dağlar taşlar uçan kuşlar senin olsun yar
Deniz derya gökler hep yerinde dursun yar
Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar
Alla beni pulla beni al koynuna yar

Saçlarına yıldızlardan taç yapayım yar
Bir nefeste güneşleri söndüreyim yar
Çıra gibi uğrunda ben yanayım yar
Canım iste canım bile sana kurban yar

Yıldızlar yerinde güzel bırak dursun yar
Saçlarımı ellerinle okşa yeter yar
Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar
Alla beni pulla beni al koynuna yar

Rüzgar olup ince beline sarılayım yar
Çimen olup ayağına serileyim yar
Sürme olup gözlerine sürüleyim yar
Canım iste canım bile sana kurban yar

Alla beni pulla beni al koynuna yar
Gözüm senden başkasını görmez oldu yar
Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar
Alla beni pulla beni al koynuna yar